top of page

References

“EN GENÇ RESSAM” 

Enis Batur /Sanat Dünyamız /Sayı:39/89 Yaz

Başta Vedat Nedim Tör, Ferit Edgü ve Hasan Kavruk olmak üzere pek çok yazar ve sanatçımız, hem de bu derginin sayfalarında, çocuktaki yaratıcı güç üzerinde kafa yormuştur. Bunların arasında, özellikle de belli bir tezi nedeniyle Ferit Edgü’nün ayrı bir yeri vardır: “Çocuk resimleri birer sanat yapıtı değildir. Sanat bilinçli bir yaratıdır. Çocuk ise, daha çok
içgüdüleriyle çizer, boyar.” der Ferit Edgü, ama bu ayrımın çocuk resimlerini küçümsememize yol açmaması gerektiğini de eklemeden edemez: Modern ressamın, güzergahın belli bir noktasında, o güne kadar öğrenmiş olduğu her şeyi unutma sancısı taşıdığı doğrudur. Filiz Berk Doğutürk’ün resimlerini sunarken, üzerinde durduğumuz köprüde bizi kararsız
bırakan, onun nerede durduğu konusu. Filiz’in ressam olduğunu düşünmemek elde mi? 1981 doğumlu olduğu gerçeği de var. Öyleyse? Çelişki pahasına, hatta savlı davranma pahasına şunu söyleyebiliriz: Filiz Berk Doğutürk çocuk-ressam değil, yalnızca ressam. Bu resimlerde belli tanışıklıklar, tatlar ve hısımlıklarla karşı karşıyayız-pek çok usta gözümüzün önünden gitmediği için belki de. Birinde Klee’nin, bir başkasında Dubuffet’nin yada Chagall’ın parmak izlerini görebiliriz. İyi de, Filiz’in bütün bunlardan haberi var mı? Varsa, onların gizine nasıl olur da bu yaşta yaklaşır, yakınlaşmış olabilir? Yoksa- Filiz’in resimlerini bir yana koyup Klee ve Dubuffet’ye bir başka bir açıdan bakmamız gerekir? Bu sorular, şunu da unutturmamalı: Rilke, kedi resimleri yapan 8 yaşında bir çocuğun ilk sergisi için kaleme aldığı sunuş yazısında, onun ileride bir ressam olacağına ilişkin pek inanç duymaksızın, sevecen yaklaşımlarda bulunmuştu-1920. O çocuk, 1945 sonrasının en büyük ressamlarından biri olmuştur: Balthus. Çocuk ressamların çoğunun sonradan ressamlığı seçmedikleri doğrudur. Ama biz diyoruz ki yeniden: Filiz Berk Doğutürk zaten ressam.



“ERKEN BAŞLANMIŞ BİR SERÜVENİN YOLCUSU KÜÇÜLEN DÜNYADA BÜYÜK YÜREK”

Levent Arşiray / MSÜ Güzel Sanatlar Akademisi Öğretim Üyesi-Ressam/28.11.1996


Sistemlerin tıkanıp bunaldığı bir zamanda, beyni, yüreği ile durmadan çalışan bir güzel insan tanıdım.Yaşı on’du o zaman ve Atatürk Kültür Merkezi’ndeki sergime babası ile gelmiş tüm resimlerimi inceledikten sonra sorular sormuştu bana. Filiz Berk öyle hızlı gidiyordu ki tanıştığımız o günden beri, tüm ürettiklerini insanların gözleri önüne sergileri ile çıkmış, hiç yapmacık olmayan tavrıyla yılmadan devam ettiği serüveninin bir kız edası ile gözlerimizin önüne koyuyor. Son işlerini gördüğümde birden içime bir ateş düştü. Masamın üzerine yığılmış yüzlerce profesyonel veya amatör ressamın sergi davetiyelerinin ve kataloglarının içindeki resimlere artık bakamaz olmuştum. Çöküntülerin iliklerimize kadar işlediği ortamlarda sanatçıya çok görev düşer. Bundan sanki kimsenin haberi yokmuş gibi..Filiz Berk’in bu dönemde, işlerini sevgi ve saygıyla izledim ve capcanlı bir nefes hissettim ensemde. Biz daha neden duruyoruz dedim kendi kendime. Bu uyarı, büyük ustaların bazı işlerini dış ülke müzelerinde görüp de etkilendiğimiz zamanlar da olur. Ama Filiz Berk’in bu samimi ve içtenlik dolu dünyasının dışa vurumu da bu duyguları uyandırdığına göre; bu çocukta iş var dedim. Filiz’in hep çocuk kalmasını isterdim. Ancak bu pek mümkün görünmüyor. Hızla büyüyor. Kendi gibi sanatını da geliştireceğini ve büyüteceğini tüm dileklerimle arzu ediyorum.
Bir dünyalı ressam olduğunu Filiz Berk 3 yaşından bu yana çıktığı yolculukta ispat etmiştir.
Filiz Berk Doğutürk’ün resimleri için ağdalı sanatsal sözcükler kullanmaya hiç gerek yok. Kendi gibi içten, doğal, cesur işlerini sadece doya doya seyretmek yetiyor insana. Usta bir ressamın dahi zor istifleyeceği renklerin büyük bir olgunluk ve cesaretle yerleştirmiş Filiz Berk düşlerine, oradan da resimlerine. Her babayiğidin harcı değil bu yaptıkları.
Boşuna değil, çünkü seni bekleyen ve uymanı mecbur kılacak sistemler senin bu doğallığını bozmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Filiz Berk’in bir şansı da; yanından hiç ayrılmayan onu çok seven ve onu her yönüyle destekleyen babası var.
Ne mutlu ona. Gelecek günlerin sonsuz yolculuğunda, dünyalı genç ressam Filiz’e çalışma azmi, şans ve başarılar ve de rasgele diyorum.



“FİLİZ BERK DOĞUTÜRK’S: TURKEY'S PAINTING PRODIGY”

By Brian Johnson/Turkish Daily News

Born in 1981, Filiz Berk Doguturk has been drawing designs on paper and filling canvasses since the age of one. The press clipping headlines tracking her artistic accomplishments over the years read like extracts from a record book -- "Four year old Filiz opens her second painting exhibition"... "At age six, she opens her fourth showing"... "13 years old, 13th exhibit!". The current display of almost fifty oil paintings at the Yapi Kredi Bank's Sisli branch -- open tot he public Monday through Friday from 9.00 am to 5.00 pm until 19 June -- is Filiz's sixteenth since opening her first exhibition at the age of four in 1985.
Held to coincide with Habitat II, the Sisli exhibition features a number of works representing the young artist's vision of contemporary society and environmental issues. Bearing such titles as "City and People", Man and Environment", "Migration", and "City Suburbs", the paintings appeal powerfully to the emotions, displaying brilliant colors and dynamic forms set in motion by the immediate, spontaneous rendering of the graphic elements on line, space and plane.
Lauded for years by those in the Istanbul art market, painters and gallery owners alike, Filiz's works have been compared to those of such modern masters as Marc Chagall, Paul Klee and Jean Dubuffet. Yet, in spite of some stylistic resemblance to the paintings of these famous artists, her compositions, both in technique and vision, remain purely individualistic, representing a highly personal, subjective view of the world and nature.
Filiz's exceptional abilities were first recognized by her father -the sculptor and primary- school teacher Canip Doguturk who began buying his one-year-old daughter brushes, paints and paper after noticing that her drawings, executed entirely on her own initiative, exhibited greater artistic skill and talent than those rendered by the older children in her classes.
Canip Doguturk was not alone in highly estimating his daughter's potential. By the time she was ready to start her education, Filiz had already opened her first public exhibition. In 1988, she enrolled in the second class of the private Culture Primary School at the request of the institution's founder, Fahrettin Akinguc, and her career as a young painter with outstanding artistic ability and insight was launched.
Besides opening a series of personal showings over the years, Filiz has received numerous awards and prizes for her paintings. In 1989, she was given an achievement certificate for works displayed at a youth festival sponsored by the Istanbul municipality, and she won another prize in the same year for her contribution to a children's painting exhibition hosted by the Turkish Ministry of Culture.
Filiz's compositions and designs have featured prominently in a number of publications, including a promotional children's book prepared by Turkish Airlines in 1990 and the children's magazine "Doğan Kardeş Dergisi" in 1991. Two years ago, she was invited, as a young artist of renown, to visit Germany by the mayor of the municipality of Siegen.
In spite of its obvious benefits -- awards, press coverage and trips abroad -- growing up famous has not always been easy, as Filiz herself attested in a 1993 interview. Living up to the expectations of her peers -- who frequently reminded her in school art classes "You're a famous painter, so you must paint a good picture" -- has been much more difficult than winning praise in the local and international art community. Once, after handing in a simple composition in black and red for an assignment to paint a fire, Filiz's classmates, whose pictures featured fire engines, flaming infernos and people fleeing in panic, asked incredulously, "Is that a fire? It doesn't look like one!"
Intense peer criticism also followed the appearance of Filiz's work on the cover of "Dogan Kardes Dergisi". The magazine was flooded with indignant letters from youthful art connoisseurs, one of whom stated matter-of-factly, "My little brother could have painted a better picture than that!"
Although the work of that unknown painter still awaits discovery, it must be very good indeed -- to display qualities and skills superior to the caliber of Chagall, Dubuffet and Klee!



bottom of page